“Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir”
www.ereglifm.com.tr -BÖLGENİN NABZI-
Karadeniz Ereğli’de, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü dolayısıyla yürüyüş gerçekleştirildi.
Ereğli Kadın Platformu’nca düzenlenen etkinlikte, platform üyesi kadınlar Bozhane Mevkisinde bir araya gelerek başlattıkları yürüyüşü kadın dayanışmasını ve kadına yönelik şiddeti reddeden sloganlar atarak sahil yürüyüş yolu boyunca sürdürerek Devrim Bulvarı’ndaki Atatürk Anıtı önünde sonlandırdılar.
Atatürk Anıtı önünde platform Sözcüsü Duygu Aydın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’nün tarihçesiyle başlayan basın açıklamasında “yoksulluğa, güvencesizliğe, şiddete karşı kadınlar mücadelede buluşuyor” dedi.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve hak ihlallerinin hayatın tüm alanlarında artarak devam ettiğinin altını çizen Aydın, açıklamasında şunları kaydetti:
“25 KasımDominik Cumhuriyeti’ni31 yıl boyunca kanla, baskıyla ve zulümle yöneten diktatör Trujillo’ya karşı mücadele eden Mirabel kız kardeşlerin 25 Kasım 1960’da tecavüz edilerek ve dövülerek öldürülmesinin anınsa, baskılara yenilmeyen yürekli kadınların mücadelesini onurlandırmak ve kadınlara yönelik şiddetle etmek adına ölümsüzleştirdiğimiz gündür.
1960 tan bu ana erkek egemen sistemin yarattığı eşitsizlikler, ayrımcılıklar, savaşlar derinleşerek devam etmektedir. Böylesi bir gerçekliğin yaşandığı bugün, biz kadınlar erkek egeme ve yarattığı şiddetin her türlüsüne karşı bir kez daha alanlardayız.”
"HAYATLARIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ”
Dünya ekonomik forumu küresel cinsiyet uçurumu raporuna göre Türkiye’nin 140 ülke arasında 131. sırada olduğunun altını çizen Aydın, " ‘Kadın erkek eşit değildir’ diyen zihniyet bunu yeterli görmüyor olacak ki kadın düşmanı politikalarıyla, kazanılmış haklarımıza dönük saldırılarla var olan eşitsizliğiher geçen gün daha da derinleştiriyor. Her üç kadından biri şiddetin en az bir biçimde maruz kalıyorken, şiddeti önlemek için daha etkin mekanizmalar oluşturmak yerine.8284 No'lu Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasasını kaldırmaya çalışıyorlar. Oysa bu yasa uygulamadaki sıkıntılara rağmen şiddeti önlemeye dair elimizdeki tek yasadır. Mecliste boşanmayı önleme komisyonu aracılığıyla hazırlatılan yüzlerce sayfalık raporla kadının aile içinde uğradığı şiddeti meşrulaştırmaya çalışıyorlar. İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere imzalanan uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmeyenler, en son olarak nafaka hakkına göz diktiler. Kadın erkeğe, aileye daha fazla bağımlı olsun hesaplarını yapanlara bugün buradan cevap veriyoruz: haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkacağız, köle olmayacağız” dedi.
“BU BAKANLIĞIN ÜRETECEĞİ TEK ŞEY KADIN DÜŞMANLIĞIDIR”
Hükümetin aileyi korumayı önceleyen politikalarının "kadın" adının bakanlık başta olmak üzere pek çok yerden çıkarılmasıyla sonuçlandığını hatırlatan Aydın sözlerine şöyle devam etti:
“Yeni rejime uyum çerçevesinde kurulan adını bile söylemekte zorlandığımız yeni torba bakanlığın da tıpkı Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi kadınların gerçek sorunlarına çözüm üretmek niyetinde olmadığını geçmiş 16 yıllık pratikten biliyoruz. Kadına yönelik şiddeti münferit gören, tacizi tecavüzü meşru kılan, istismarda rıza arayan, LGBT’lere yönelik nefret cinayetlerini savunan, erkeğin tekelinde bir aile ve ülke anlayışında kadını kaderiyle baş başa bırakan bir bakanlığın üreteceği tek şey kadın düşmanlığıdır. Biz, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektitini esas alan ve kadınlarla birlikte politikalar üreten, bir kadın bakanlığının acilen kurulmasında ısrar ediyoruz.”
Hükümetin makbul kadın sınırlarını tanımadıklarını belirten Aydın sözlerini, “Toplumsal yaşamı baştan aşağı dinselleştirmek, kadını kamusal alanlardan uzaklaştırmak amacıyla sosyal politikaları diyanet eliyle dizayn eden, laik-seküler yaşamı yok eden ve kadın kazanımlaını hedef alan düzenlemeler yapılmak isteniyor. Aile ve dini rehberlik büroları aile irşat merkezleri, hadım cezası, cinsel istismarda rıza yaşını 12'ye düşüren tecavüz yasa tasarısı din adamlarının aile psikologu olarak görevlendirilmesi, müftülere resmi nikah kıyma yetkisi verilmesi bunlardan yalnızca bazıları.
Bütün bunların yanında medyada namus, töre cinayetleri, koca-baba dayakları, işkence magazinleştirilerek verilmektedir. Mağdurlar suçlu suçlular mağdur ilan ediliyor.Şiddet dinsel geleneksel ön yargılarla, cinsiyetçi politikalrla ve yasalar eliyle meşrulaştırılıyor. Kadınlara yönelik sınırları kabul etmiyoruz. Laiklikten ve seküler yaşamdan vazgeçmeyeceğiz.”
Yaşanan ekonomik krizin en büyük mağduriyetini kadınların yaşadığını söyleyen Aydın bu yönüyle kadınların ekonomik şiddetten de kadın olmaktan dolayı payını aldığını hatırlatarak,
“Çalışma yaşamında da, ayrımcılığı ve eşitsizliği en derin yaşayan yine kadınlar olmaktadır. Ev içerisinde görünmez kılınan emeğimiz ücretli istihdam alanlarında da geleneksel rollere göre konumlandırılmakta kamusal hizmet olması gereken çocuk, yaşlı ve hasta bakim sorumluluğu her daim kadınların omzuna yüklenmektedir.
İşgücü piyasasında ilk gözden çıkarılan kadınlar olurken, ev geçiminin ağırlığı en çok kadınlar üzerine kalmakta, tasarruf yaparken de ev içi çalışma yükleri katlanmaktadır. Ekonomik kriz bizi işsiz, güvencesiz bırakarak daha fazla yoksullaştırırken her türlü şiddete de açık hale getiriyor. En fazla kadınları etkileyecek esnek, performansa dayalı çalışmayı, emeklilik hakkının gaspını sağlamak istiyorlar. Krizin faturasını bizlere ödetmeye çalışanlara buradan bir kez daha sesleniyoruz: Faturayı krizi yaratanlar ödesen, biz ödemeyi reddediyoruz” diye konuştu.
EMEĞİMİZ BEDENİMİZ KİMLİĞİMİZ BİZİMDİR
Aydın açıklamasını kadın haklarının geliştirilmesi ve güvenceye alınmasını içeren talepleri sıralayarak şu şekilde tamamladı:
Kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığın son verilmesi için; Devletin kadınlara yönelik her türlü şiddet ve eylemini açık bir şekilde kınamasını, Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve nitelikli sığınma evlerinin sayısının arttırılmasını, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardım yapılmasını Cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılmasını, eylem ve eğitim projelerinin kadın örgütleriyle birlikte yaşama geçirilmesini… Aile içi şiddeti ve genel olarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için kampanyalar, ana -baba eğitim programları başlatılmasını…Kadınların ekonomik özgürlüğü için çalışmasının önündeki engellerin kaldırılmasını, sosyal güvenlik parasız eğitim ve parasız sağlık haklarından yararlanılmasının sağlanmasını…Medyanın kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto denetim mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan vazgeçmesini… Evde sokakta iş yerinde yaşanan kadına yönelik şiddetin sorumlulularının yargılanmasını ve caydırıcı yasal tedbirler alınmasını… 6284 sayılı kanunun etkin olarak kullanılmasını ve geliştirilmesini istiyoruz. Özgürlüğümüze, bedenimize, hayatımıza, kadın mücadelesine yönelik saldırıları; bizlere reva görülen bu düzeni kabul etmiyoruz… Sözümüzü örgütleyebilme, yan yana gelme ve hayatı değiştirme iradesinde ve iddiasındayız. Biliyoruz ki, bizi kenara iten, yok sayan, emeğimizi görünmez kılan, bedenlerimizi metalaştıran sömürü çarkının dişlisine bir çakıl taşı olup takıldığımızda bu çark dönmeyecektir.
Her türlü şiddetin son bulduğu tacizin tecavüzün, istismarın, kadın cinayetlerinin, savaşın olmadığı eşit, özgür, laik ve demokratik bir ülkede barış ve huzur içinde yaşamak hakkımız.”
MEŞALE YAKTILAR
Açıklamanın ardından alanda bulunan kadınlar yaktıkları meşalelerle birlikte bir süre daha, “Yaşasın kadın dayanışması, susmayacağız korkmayacağız itaat etmeyeceğiz, kadın yaşam özgürlük..” gibi slogan attılar ve kadın mücadelesiyle ilgili şarkılar söyledikten sonra dağıldılar.
İlk Yorumu Siz Yazın!