Gündem 8 yıl 11 ay 12 gün 6 saat 27 dakika önce 2253
Yönetmen ve senarist Kıvanç Baruönü, Zonguldaklı şairler Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun hayat öykülerine ilişkin, İki adam düşünün hayatlarında belki 10 yıl sonrasının olmadığını biliyorlar. Tek dertleri şiirlerinin ’Varlık Dergisi’nde yayımlandığını hayal etmek dedi.
Bülent Ecevit Üniversitesi’nce (BEÜ) Prof. Dr. Ürif Amirov Konferans Salonu’nda düzenlenen Kıvanç Baruönü ile Kamera Arkası konulu söyleşide konuşan Baruönü, Zonguldak’ta, Yılmaz Erdoğan’ın Zonguldaklı şairler Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun hayat öykülerini aktardığı Kelebeğin Rüyası filmi için aylarca uğraştıklarını söyledi.
Baruönü, sinemada ve gerçek hayatta anlatılmamış bir şeyin kalmadığını vurgulayarak, şöyle konuştu
Kelebeğin Rüyası’na bakarken ben kendi köklerime baktım. Zonguldak’a dair ne anlatabilirim diye düşündüm. Filmde iki tane genç insan görüyorsunuz. Yirmili yaşlarında yaşamdan çok ölüme yakın ve vereme yakalanmışlar. Ama film için yola çıkarken amacımız onların hiçbir zaman ölüme yazdıklarını seyirciye hissettirememektir. Şiirlerini okuduğunuzda hayata nasıl sıkı sarıldıklarını görüyorsunuz. Film yapmak çok zor bir iş. Dönem filmi yapmaya kalkışıyorsanız ve hala hayatta tanıkları varsa anlattığınız hikayenin onlara saygı adına bazı şeylere sağlam tutunmak gerekiyor. Yanlış yapmamak gerekiyor. Filmde şairlerde öleceklerini bilmelerine rağmen hayata umutla bakıyorlar. Şiirlerine de baktığımızda o genç yaşlarına rağmen büyük lafları edebilmişler.
Türkiye’de sinema yavaş yavaş maalesef komediye girdi diyen Kıvanç Baruönü, şunları kaydetti
Belki yaşadığımız dönemle ilgili. Biraz rahatlamak istiyoruz. Belki kolay tüketmeye alıştık ve gülelim geçelim diyoruz. Ama sinemanın da böyle bir işlevi var. Bir yerlerde birileri bizim ruhumuza dokunacak bir şeyler yapıyor. On filimden bir tanesi böyle çıkıyor. İki adam düşünün hayatlarında belki 10 yıl sonrasının olmadığını biliyorlar. Tek dertleri şiirlerinin ’Varlık Dergisi’nde yayımlandığını hayal etmek. Yaşasalardı, Orhan Veli’den daha çok belki bilecektik. Sadece 3-5 şiir kalmış bize. Kitapları bile olmamış. Şiirleri İngilizce’ye çevriliyor ve Oscar töreninde insanlar onların şiirlerini dinliyorlar. Bu bile bir döneme, insana, ideale ve bir tutkuya çok büyük bir saygıdır.