Gündem 8 yıl 3 ay 30 gün 1 saat 26 dakika önce 1906
- Deniz Harp Okulunu FETÖ mensuplarının sahte delillerle kurduğu komplo ve iftiraları nedeniyle 2010’da bırakan S.A, o dönemde yaşadıklarını anlattı.
- Özel bir firmada çalışan S.A:
- "Bir gün, başarılı öğrencilerin kişisel bilgisayarlarını topladılar, daha sonra öğrencileri teker teker sorguya aldılar. Bilgisayarlarımıza eşcinsel içerikli pornografik görüntüler yükleyerek bizleri suçladılar"
- "Çok zor bir karar olsa da çocukluk hayalimi süsleyen bu meslekten, psikolojimi daha fazla yıpratmamak adına ayrıldım. Bu nedenle de okula 40 bin lira civarında tazminat ödemek zorunda bırakıldım"
- "Darbe girişiminin ardından tutuklanan subayların bir bölümünün, bizim dönemimizdeki kadrolarda yer aldığını gördüm"
Deniz Harp Okulundan 2010’da Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının baskıları ve komploları nedeniyle ayrılan S.A, yaşadığı zor günleri unutamıyor.
Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde bir şirkette çalışan S.A, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı komuta kademesinde yer almanın hayaliyle 2004’te Heybeliada Deniz Lisesine girdiğini söyledi.
Askeri lisenin ardından Deniz Harp Okuluna girmeyi başardığını belirten S.A, birinci sınıftan itibaren başarılı öğrencilere, okul idarecileri tarafından çeşitli gerekçelerle cezalar verilmeye başlandığını bildirdi.
O dönem buna anlam veremediğini anlatan S.A, "Bir gün, başarılı öğrencilerin kişisel bilgisayarlarını topladılar ve daha sonra öğrencileri teker teker sorguya aldılar. Bilgisayarlarımıza eşcinsel içerikli pornografik görüntüler yükleyerek bizleri suçladılar." dedi.
Alay komutanı, bazı bölük komutanları, istihbarat subaylarından oluşan bir heyetin kendilerini sorguladığını dile getiren S.A, şöyle konuştu:
"İlk sorguya girdiğimizde sinevizyon ekranına müstehcen görüntüleri bizlere gösterdiler. ’Bunlar senin bilgisayarından çıktı, şu tarihte yüklemişsin, şu tarihte silmişsin’ dediler. Bu görüntüleri gördüğümde büyük şok yaşadım. Böyle bir şeyin söz konusu dahi olamayacağını söyledim. Bilgisayarların teknik ekip tarafından incelendiğini belirterek, beni yalancılıkla suçladılar. İtiraz ettiğimde, üstlerime saygısızlık yaptığım gerekçesiyle 14, bilgisayarda müstehcen görüntüler bulunduğu için de 7 olmak üzere 21 gün oda hapsine çarptırıldım."
- "Bilgisayarları teknik ekip incelememiş"
Arkadaşlarının da benzer suçlamalara maruz kaldığını belirten S.A, "Bir arkadaşımız yükleme yapıldığı tarihlerde bilgisayarının dahi bulunmadığını, bilgisayarı kısa süre önce aldığını faturasıyla belgeledi ama sonuç alamadı." dedi.
S.A, "Bir diğer arkadaşımızın bilgisayarında yüz tanıma programı vardı. Yüz tanıma programındaki kayıtlı resimleri incelediğimizde, alay komutanının fotoğraflarını gördük. Halbuki bizlere bilgisayarları teknik ekibin incelediğini anlatmışlardı. Bunların da yalan olduğu ortaya çıktı. Sonuçta cezalarımızı çektikten sonra bunlardan kurtulacağımızı düşünerek, üzerine gitmedik." ifadelerini kullandı.
Okulun ikinci yılında idari kadronun büyük oranda değiştiğini gördüklerini dile getiren S.A, şunları kaydetti:
"Olay askeri savcılığa intikal etmiş ve soruşturma açılmış. Okuldaki tüm öğrencilerin elektronik posta adresleri ile öğrencilerin kendilerinde kayıtlı bulunan ev adreslerine, bizlerin bilgisayarlarında bulduklarını iddia ettikleri görüntülerin de yer aldığı CD’leri göndermişler. Savcılık bizleri sorguya aldı ve Gülhane Askeri Tıp Akademisine psikolojik durumumuzun tespiti için sevk etti. Böyle bir olayla bağımızın olmadığını ispat edebilmek için gittik. Askeri öğrenci olmada herhangi bir sorun olmadığını belirten raporu verdiler, ardından savcılık da bu dosyayı kapattı. Bu süreçte okuldaki idari kadrolar, askeri savcılığın dosyaları kapatmasına rağmen bizleri sorguya almaya ve cezalandırmaya devam etti. Sadece idari değil akademik olarak da üzerimize geldiler. Başarısız olabilmemiz için ellerinden geleni yaptılar."
- "Okuldan ayrıldığım için tazminat ödedik"
Sorgulamalardan bir süre sonra, okuldan atılmak üzere Yüksek Disiplin Kuruluna sevkinin yapılmasının istendiğini anlatan S.A, bunun için Alay Disiplin Kuruluna gönderildiğini bildirdi.
S.A, "Bu süreçte bölük ve tabur komutanlarımla görüşerek, dosyanın kapanmasına rağmen neden böyle bir adım atıldığını sorduğumda, bana ’askeri öğrenci niteliklerini taşımadığımı, kurula çıkmam durumunda okuldan ihraç edileceğimi ancak kurula çıkmadan da kendi isteğimle okuldan ayrılabileceğimi’ söylediler. Çok zor bir karar olsa da çocukluk hayalimi süsleyen bu meslekten, psikolojimi daha fazla yıpratmamak adına vazgeçmek zorunda kalarak ayrıldım. Bu nedenle de okula 40 bin lira civarında tazminat ödemek zorunda bırakıldım." diye konuştu.
- "FETÖ’cü subaylar bizim dönemimizden"
O dönem çok sayıda parlak öğrencinin başına benzer şeylerin geldiğine işaret eden S.A, şunları söyledi:
"Burada bir nevi başarılı öğrencileri elediler. Kendi adamlarını bir noktaya getirmek için bizlerin geleceğiyle oynadılar. Bunlar yaşanmamış olsaydı, bu öğrenciler Deniz Kuvvetleri komuta kademesinde yer alacak kişilerdi. Darbe girişimi ve sonrasında yaşananlara baktığımda, o dönemde de karşımızda bir örgüt olduğunu tahmin ediyorduk ama bu kadar büyük olacaklarını hiç düşünmedik. Komutanlarımıza defalarca suçsuz olduğumuzu, bu işin içinde başka bir neden olduğunu söylememize rağmen bize hep ’Neden siz?’ cevabını verdiler. Darbe girişimin ardından tutuklanan subayların bir bölümünün, bizim dönemimizdeki kadrolarda yer aldığını gördüm. Zamanında ’Bu işin içinde birşey var’ derken bizi dinlemeyen komutanlarımızın pasif rol oynayarak, ne kadar büyük hata yaptıklarını da görmüş olduk."
Okuldan ayrıldıktan sonra psikolojisinin düzelmesinin uzun zaman aldığını bildiren S.A, üniversite sınavını kazanarak mühendis olduğunu, şu anda bir şirkette çalıştığını kaydetti.
S.A, "Türk Silahlı Kuvvetlerinden Atılan ve Ayrılan Öğrenciler Platformu" olarak mağduriyetlerinin giderilmesini ve iadeiitibar istediklerini sözlerine ekledi.