Halk arasında "takıntı" hastalığı olarak bilinen obsesif kompulsif bozukluÄŸunun DNA’ya zarar verdiÄŸi ortaya çıktı.

Gaziantep Ãœniversitesi (GAÃœN) Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevli Dr. Demet Alıcı, "Obsesif Kompulsif Bozukluk Hastalarında Oksidatif Metabolizmanın ve Oksidatif DNA Hasarının DeÄŸerlendirilmesi" konulu çalışmayla 42 hasta ve 38 saÄŸlıklı insan üzerinde araÅŸtırma yaptı.

GAÃœN Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof. Dr. Haluk SavaÅŸ ve Yrd. Doç. Dr. Feridun Bülbül’ün danışmanlığını yaptığı araÅŸtırma sonucunda takıntı hastalarının DNA’sında hasar oluÅŸtuÄŸu belirlendi.

Prof. Dr. SavaÅŸ, yaklaşık 13 yıldır psikiyatrik hastalıklarla oksidatif stres(vücuttaki kimyasal iÅŸlemlerin sonucunda oluÅŸan zehirli atıklar) iliÅŸkisini araÅŸtırdıklarını belirtti. Çok sayıda klinik çalışmayla bulguları güçlendirdiklerini kaydeden SavaÅŸ, ÅŸunları söyledi:

"Çalışmamızda halk arasında takıntı, vesvese ve saplantı hastalığı olarak da bilinen obsesif kompulsif bozuklukta oksidatif stresin insan DNA’sında hasara yol açtığını belirledik. Bunun yanında ilaç kullanan hastalarda bu hasarın daha az olduÄŸunu gördük. Yani bu hastalıklarda ilaç kullanmak hastalığın yol açtığı DNA hasarını engelliyor olabilir. Ä°laç tedavisi almayan grupta ise DNA hasarı daha yüksekti. Bu durum psikiyatrik hastalıklarda ilaç kullanmanın genetik hasarları engelleyecek katkıları olduÄŸunu gösteriyor olabilir."

Dünyada bu tür çalışmalar yapan sayılı merkezlerden olduklarını vurgulayan Savaş, "Çalışma, obsesif kompulsif bozukluğunda DNA hasarını gösteren dünyadaki ilk çalışmadır ve bu açıdan çok kıymetlidir" ifadelerini kullandı.

SavaÅŸ, çalışmanın, 16-20 Nisan’da Antalya’da düzenlenen ve yaklaşık 30 ülkeden 900 akademisyenin katıldığı 6. Uluslararası Psikofarmakoloji Kongresi’nde "en iyi araÅŸtırma" kategorisinde 2’ncilik ödülü aldığını söyledi.

Dr. Alıcı da insan beynine düşen günlük 10 bin düşünceden 2 bin 500’ünün olumsuz olduÄŸunu belirtti.

Obsesif kompulsif hastalarının olumsuz düşünceleri gereksiz yere dikkate aldıklarını dile getiren Alıcı, "Saçma olduklarını bildikleri halde bu düşünceleri zihinden atamıyorlar. Gereksiz yere kirli olduklarını, dinin dışına çıktıklarını düşünebiliyorlar. ’Ya böyle olduysa’, ’yine mi öyle yaptım’ düşüncesi yıkıcı bir etki uyandırıyor ve bu da kaygı, endiÅŸe ve gerginliÄŸe yol açıyor" diye konuÅŸtu.

Yrd. Doç. Dr. Bülbül ise düzenli uyku, doğru beslenme ve hafif sporun oksidatif stresi azalttığını belirtti.

Öte yandan çalışmaya Prof. Dr. Abdurrahman AltındaÄŸ, Doç. Dr. Ahmet Ãœnal, Doç. Dr. Osman Vırıt ve Yrd. Doç. Dr. Gökay Alpak’ın da destek verdiÄŸi belirtildi.