Kadın 6 yıl 8 ay 13 gün 23 saat 36 dakika önce 1896
Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra SHP’de aktif siyasete başlayan, kongre ile seçilip kadın olarak üst üste iki kez ilçe başkanı olan, Parti Meclisi ve MYK Üyeliği ile Genel Başkan Yardımcılığı görevleri verilen Karadeniz Ereğli doğumlu Kadın Aile ve Sosyal Hizmetlerden Sorumlu Devlet eski Bakanı Önay Alpago, Cumhuriyet Derneği Ereğli Şubesi’nin davetlisi olarak geldiği ilçede, söyleşiye konuşmacı olarak katıldı.
Çeşitli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışan ve serbest avukatlık yapan Alpago, Atatürk Kültür Merkezi Nikah Salonu’ndaki söyleşide yaptığı konuşmada, kadın olmanın tarihsel gelişimini anlattı.
Kadınların, Osmanlı imparatorluğu döneminde adeta yok sayılarak hayvanların dahi daha değerli görüldüğü öne süren Alpago, kadının hak ettiği değeri Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte geri kazandığını söyledi.
Alpago, “nüfusun yarısıyız, kalan yarısını ise dünyaya getirenleriz. Ama dünya nüfusunun yarısı olmak demek, insanlığın yarattığı tüm güzelliklerini, tarihsel zenginliğinde yarısının sahibi olmak demektir” dedi.
Dünyanın ilk kadın hükümdarı Türk kadınlarıdır.
Biri Türkan Sultan diğeri Raziye Sultandır
Kadınların Osmanlı öncesi, Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet yılları sonrası olmak üzere toplum ve devlet yönetimindeki rolünü anlatan Alpago, şu sözlerle konuştu:
“Kadınlar, ailede eşit kabul edilmişlerdir. Hem toplumda hem de Devlet yönetiminde erkekle eşit temsili hayata geçirmişlerdir. Tek eşliliğin egemen olduğu yıllardır o yıllar. Miras hakkının kadına tanındığı yıllardır. Kadın ve erkeklerin hayatın her alanında yanyana durabildiği yıllardır. Hatta ’Hakan ve Hatun buyuruyor ki’ diye devlet fermanları imzalatılmıştır. Dünyanın ilk kadın hükümdarı Türk kadınlarıdır. Biri Türkan Sultan diğeri Raziye Sultandır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk nüfus sayımı 2’nci Mahmut döneminde yapılmış,
sadece erkekler ve hayvanlar sayılmıştır.
Daha sonra Osmanlı döneminde kadın statüsü, kadının konumu denizlerin çekiliş dönemini andırır. Bir Fransız gazetecinin dediği gibi ’Osmanlı Devleti’nde kadınlar, görünmezlikleri ile vardırlar’. Yolda görünmezler, işte görünmezler ve hatta camda görünmezler. Kafes arkası dediğimiz kafesli pencere örtüleri, o dönemlerde yapılmıştır. Biraz Bizans kültürü, biraz Arap ve Fars kültürü nedeniyle kadınlar artık eve kapanan, evde varlıklarını sürdürmek mecburiyetinde kalanlardır. Erkeğin karısından biridir. Evliliği sadece dini nikahtır. Çoğu zaman, evlendiği erkeği evlendiği gece görür. Mirasta erkek kardeş ile eşit paya sahip değildir. Velayet hakkı yoktur. Ama daha da önemlisi bırakınız boşanmayı hayata geçirmeyi talep etme hakkı da yoktur. Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk nüfus sayımı 2’nci Mahmut döneminde yapılmış, sadece erkekler ve hayvanlar sayılmıştır. Kadınlar, nüfustan dahi görülmemiştir.
Ve Atatürk’ün Cumhuriyet Dönemi!
Sonra denizler yükselişe geçmiştir. Ve denizlerin yükselişi gibi bu ülkenin topraklarında yaşayan bütün kadınların kul olmaktan çıkıp yurttaş olma kimliğine kavuştukları dönem, bir kes daha minnet ve şükranla andığım aziz Atatürk’e borçludur. ’İki kanatlı bir kuş düşünün’ demiştir sevgili Atatürk. Onun yükselebilmesi için iki kanadını da kullanabilmesi gerekir. Ama siz kanadın birini kırarsanız, o kuş ne yükselebilir ne de uçabilir. İşte insanlıkta iki kanatlı kuş gibidir. Kadınlar ve erkekler, birlikte o kuşu havalandırıp yüceltebileceklerdir. Çünkü aziz Atatürk’ün iki temel ülküsü vardır. Bir tanesi Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır. İkinci de, çağdaş uygarlık düzeyinde ülkeleri aşacaktır. Peki bu nasıl olacaktır? O yolu kardın-erkek yürüyerek olacaktır.”